Ay: <span>Ekim 2020</span>

 

gözleri açık ölmüş bir kuşta senin öğretmenindir..

bugüne dek öğretenler gibi kuş da hala eğitime devam ediyordur.

peki ben gözlerim açık mı gideceğim?

tüm hayallerimi tüm hedeflerimi bir bir gerçekleştireceğim.., 

tüm öz benliğimdeki  Tuğçeye , hani o zamanı çöp zanneden ,

sanki üç ömrü varmışcasına, boşa ömür harcayan bilinci kapalı tuğçeye,

namütenahi bir saygı ile..

bir kuş evet doğru yoldasın dercesine dağda önüme çıktıysa.

aldım kabul ettim ..





 Sorarsın ya bazen kapatıp gözlerini usulca dünyaya,

Bu asiliğin bahanesini.
Nereye kadar gidersin?
Kuşların kaderle uçtuğu,
Her yağmur tanesini bir meleğin indirdiği,
Yeni doğmuş bebeğe yutkunmayı öğreten,
Çimene yeşili,
Buluta maviyi,
Toprağa doğurganlığı veren…
Ey karıncanın kalbine bile merhameti indiren,
Görünmezi gören,
Bilinmezi bilen,
Göğe, çarkı feleğe süreyya’ya yıldızlara kainata sığmayıp,
Bir garibin kalbine giren…
Duy sesimi !
İşte bu benim…
İşte ben!
Her şeyden sonra ve her şeyin başında,
Kapı aralığında mahçubum, utanıyorum aslında.
Vermeyi istemeseydin, istemeyi vermezdin.
Geldim
Bırakma beni…

Hepsi yalan söyledi.
İsyansa isyan ettim,
Nisyansa unuttum her seferinde seni…
Düştüm…
Bırakma beni,
Bırakma beni,

Bırakma beni…

 

İbrahim Sadri

Bütün olumsuzluklar olumlular bittikten sonra meydana çıkar.. bütün kötüler iyiler gittikten sonra cıkar ortaya, güzellikler kaybolunca çirkinlikleri görmeye başlar gözlerimiz mesela. Hep bir gitmek bitmek eylemi hep bir son.. yeni başlangıçlar bırakan son. Aslına bakalırsa hiçbir şey son bulmuyor, varolan bir başka şeye evriliyor bazen tam zıttına bazen dengine bunu görmek yıllarımızı alıyor bazen saniyelerimizi.. Bir çift gözün gördüğü sonsuzluklar. Bittiğini sandığımız ama bitmeyen. kaybolduğumuzu sandığımız aslında elimizden tutan müthiş düzen.  Bir çift güzel sözün dilden döküldüğünü dökülürken içimize ışık saçtığı o nadide sözler. Candan söylediğinde hayata bağlayan bir çift söz. Nefes aldıran o bir çift söz. Gözün gördüğünden, duyduğu o bütün ruhu huzura boğan bir çift söz. Bazen fısıltıtır zor işitilir bazen bir haykırıştır her yerde yankılanır gelir kalbinin üstünde durur kazanılmış en değerli madalyon gibi..
Bu kadar basittir aslında hayata dokunmak bir çift gören göz ve bir çift güzel söz.
güzel günler, çıkmaz sokakta ilerlediğini farkedip, geriye doğru adımlar attığında gelirler… yani sen, kendine ağlamayı hak görmeyip, onuzlar hafif, makul bir seçimle, sade ve sadece gülmeye izin verdiğinde! huzur bzen saate bakmadan yaşamak, bazen saate baka baka akşam yemeğini beklemek, bazen de müstakil evinin önüne  dizdiğin  peynir zeytin yağ tenekelerine dikilmiş çiçeklerdedir… 

İnsan…Bir fasulye iken, içi dışı elle
tutulan tutulmayan onlarca şeyle dolu varlık olduk.Ve yine yaratılmışın en
hünerlisi yalan ve riya yapabilme özelliği olan insana dair değil mi?şu
fasulyeye bakar mısnız? Kuran  ezberimde değil ama bazı ayetler mıh gibi
aklımda kalır bazen okuduğumda.bir tanesin de ,  infitar suresinde 
”O Allah’ki seni, (yoktan ) yarattı , düzenledi,ölçülü bir biçim verdi” ayeti
geçiyor. Sahi peki bu hale nasıl geliyoruz?birilerii mi getiriyor..eğiten
anneler mi? eğitilmemiş babalar mı? her bir yeni çağ yeni insan tipi mi sunuyor
yeryüzüne? şimdi de elon musk sarmış heryanı.kitabının adı ise ”geleceği inşa
eden adam…”nasıl ürkütücü..aslında adamın neler hazırladığını öğrense her
bir anne  çocuğunun gelecekte karşılaşacakları için kaygı duyardı..oğlunu
incecik bir kumaş parçasına kundağa sardığı sade naif normal bir kesimden
insanmış gibi çekilen fotoğrafını görmüşsünüzdür.oğluna verdiği telafuz bile
edemediğimiz  iismi  ise geleceğin yaşam şeklini anlatıyormuş.peki bu
en tepedekiler bize ne yapıyırla r da biz partiler görsel şölenler tüketim
manyaklığı içinde mutsuz birer insan yığını haline geliyoruz?değerler eğitimi
denen şey 2005  ve sonrası birçok gencin henüz hiç duymadığı
bilmediği  bir terim bile olabilir.aslında vatan millet özümüz imanımız
denince aslında mücadele etmek zorunda olan bizlerdik..ne yazık ki bir davamız
yok. ..gençlerimizin elinde iyiliğe bilgeliğe ilim irfana kullanmadıkları
teelefoları  ile haşır neşir halde her bi fasulye bilinmeyen zaman
dilimlerine doğru hızla ilerliyor ..hergün  ekranlarda izleyip
durduğumuz aile sevgili nişanlı platonik ahlaksız ilişkilerin çeşitli cinayet
haberleri , katliama uğratan ve uğrayanların yaşına gelince bilinçaltlarında
normalleşmiş birer davranış olarak birçoğunda ortaya çıkacak bbu kesin..medya
imparatorlarının da ekranlara reyting hırsı  hizmeti ile tabi..sevgi ne
onu bilemiyoruz belki de .birşeyleri hep zannediyoruz..şiddeti sevgi sanan o
kadar çok bilinçsiz insanlarız belki de. hatta eş sevgili olarak hayatınızın odağındadır bu insanlar
siz hiçbir zaman anlamazsınız neyin içinde oldğunuzun…ekranlarda bir bir
yitip giden hikayeler hep sevgi zannedilen şeylerle başlamıştır belki
de.Örneğin ne hissettiğinize ve nasıl davranmanız gerektiğine o karar verir.
Kontrolcü ve tahakkümcüdür. Sürekli eleştirir. Zayıf yönleriniz, hatalarınız ve
son derece insani olan tüm başarısızlıklarınız karşısında sizi utandırır. Güçlü
yönlerinizi baskılayarak bir kurban konumunda kalmanız için çabalar. Geçmişte
yaşadığı başka ilişkileriyle sizi kıyaslar. Başkalarıyla flört eder hatta
aldatır. Küçük düşürür. Aşağılar. Sorumluluk almaz. Arkadaşlarla birlikteyken
farklı, çok zarif, anlayışlı, olgun biri gibi davranır. İkiniz yalnızken
içinden başka bir insan çıkar, daha doğrusu özü. Aranızdaki sorunlar nedeniyle
sizi suçlar. Olanların sizin suçunuz olduğunu söyler. Hatta duygusal
manipülasyon teknikleri kullanarak sizin bir ruhsal probleminiz olduğunu size
inandırarak kendinizden şüphe etmenizi, gittikçe çaresiz ve aciz bir konuma
girmenizi sağlar. Kıskançlık yapar. Buluttan nem kapar. Sizi yalnızlaştırır.
Başkalarıyla görüşmenizi engelleyerek aileniz ve arkadaşlarınızdan
uzaklaştırır. Böylece yardım almanızı zorlaştırır. Uyguladığı tüm şiddeti inkâr
eder. Ayrılmaya kalkıştığınızda kendisini ya da sizi öldürmekle tehdit eder.
Sonra geçici bir süreyle size çok farklı ve çok iyi davranmaya başlar. Sözler
verir, vaatler de bulunur. Sizi geri döndürmeyi başardığında bir süre sonra
tekrar eski haline döner. Bu kez daha fazla bir baskıyla daha büyük bir güç
gösterisi yapar. Bu süreç daima yukarı doğru çıkan bir sarmaldır.bu hep aynı
kısır döngü içinde döner durur.bilinci açılana geçmiş olsun..bilinci açılmayan
her şiddet mağduru (erkek kadın çocuk farketmez ) bulunduğu yerden kaçmadıkça
sonları 3. sayfa haberidir ne yazıkki..

Şiddet diğer suçlar gibi
bedeli ödenmediği müddetçe devam eder. Şiddet uygulayandan uzaklaşmak onun
ödeyeceği bir bedeldir. Şiddete uğrayan şiddet uygulayanı yeterince sabrederek
düzeltebileceği, yeterince çabalayarak tedavi edebileceği, hatta onu sevgisiyle
değiştirebileceği gibi son derece imkânsız yollarla zaman kaybetmektir …
fasulye iken bunları
öğrensek keşke….ama düşe kalka öğrenmek hayatın gerçeği..hatalarımızı
boynumuzda elmas kolye misali taşımak lazım belki de ..aldığımız dersleri hiç
unutmamak kaydı ile.. madem ki insan verdiği kararların ürünü olan bir hayat
yaşar, o halde en büyük hedef annelerin oğullarını ve kızlarını iyi bir ahlak
önderliğinde , bir çocuğa kazandırılacak en kritik becerilerden biri olan , hem
de  hayatının her döneminde ona en iyi yoldaş olacak olan ” karar verme
becerisi” olabilir..olmalıdır..ya da olsun lütfen …
 
 
 
 

Cümlelerime sayın bakanıma seslenerek başlamak istiyorum. Siyasetçisinden okul müdürüne, öğretmeninden öğrencisine herkesin kafasında aynı deli soru. Yeni eğitim-öğretim yılının nasıl olacağına dair herkes (aslında en çok torun bakan nineler dedeler) ciddi bir sorunsalın içinde gibi hissediyor artık. Evden pc başında eğitime devam edilecekse, annelere birer altın kaplama huni lütfen sayın Ziya Selçuk..Ortalama 80 senelik ömrümüzde bize mi denk geldi bu korona demediğimiz gün yok hemen hemen. Önceleri 30 sene olan ömrün 75, 80 e çıkması , gelişen modern tıbbın bir mucizesi gibi gözüküyor biz 20.yüzyıl milletine ama aslında öyle değilmiş,. sırf modern tuvalet ve kanalizasyon sistemlerinin icadı  ortalama insan ömrünü uzatmış. Hastalıkların yayılmasını durdurup otomatik olarak uzun yaşamaya başlamış millet. Hiç akla gelirmiydi ” hastalık nası son bulur” un cevabının tuvalet sisteminin olacağı. Allah aşkına şu günlere de Bi çare bulunsun artık. O pc başındaki ders bitene kadar öğretmenden veliye çocuunuza bişe diyin dersi dinlesin, kontrol edin bakalım masasında mı gibi korku dolu mesajlardan artık işyerinde işlerimize odaklanamaz olduk.öğretmenler de Bi okadar müzdarip . Beden dili ile zor durdurdukları yeni moda hiperaktif çocukları kameradan nasıl zaptedecekler? Kimbilir bide üst gömlek alt pijama falan . Kafalar allak bullak 😫Elon musk sen bari Bi el at şu işe ya. İllâ nazi disiplini ile robotlaştırmamız mı lazım bu ergenleri ? Bi çip mip bişe takacaksan tak da şu koronaya denk gelen derslerden muaf sayılsın şu sabiler 🙄. Peki şaka bir yana , butunleyici kapsayici bir sekilde tum cocuklari nasil kurtarabiliriz? Cevap yok 😢 TV de instagramda orda burda bilirkişiler, Evde eğitim, doğru yapıldığında mevcut yapının senelerce önüne geçebilir, genç bireyi dogmatik manipülasyondan uzak tutarak ifade özgürlüğünü ve yaratıcı düşünceyi yeşertebilir diyorlar ama biz namütenahi bir korku ile derin bir iç çekerek ” hayırlısı” diyoruz.  Az daha devam ederse  “Açın arkadaş okulu açın açın 😢😢 illa huni takıp meydana mı inelim 😢” diye isyan çıkması çok olası.. kuş tüyüne gelirsek. Leyleği havada görmedim ama, bu pazar dağ  gezisinde türünü bilmediğim bir  kuş tüylerini başımdan aşağı salıverdi süzüle süzüle şahane bir duydu idi . Havada yakalar yakalamaz eve getirdim güzelim kuşun saldığı tüyleri ❤️❤️ benim için baş aşağı salınan gül yapraklarından bin kat değerli ve anlamlı idi. Neyse ki Çok şükür şanslı günümdeydim, tepemden aşağı başka şeyler salmadı kuş. 🙄🙄🙄 Okul serzenişinden  kuş tüyüne nası geldi laf ben de bilmiyorum. Kadın çenesi Lak lak işte…🙈