Ay: <span>Mayıs 2021</span>

yine bi ergen anası muhabbetine hoşgeldiniz.dışardan fast food isteyen çocuğa evde çıtır tavuk yapmak isterken mevzu beynimin kıvrım kıvrım aralarında nasıl oldu da çok telaşla kızartmak istediğim tavuktan çağın beni zorla  telaş ettirdiği gerçeğine geldi bilmiyorum. bir çıtır tavuk videosu açıyorum ve altında onlarca beni cezbedecek video daha..alt tarafı googledan bir terlik çorap cart curt bakıyoruz en az 1 hafta benzerlerinin reklamı ekranımda. ona da bak buna da bak.. neyle ilgileniyosak onun videoları aklımızı okur gibi, biz aramadan ekranımızda. bunu da izle onu da izle aa sana nide 10’ar saniye ileri alma tuşu yağtık vaktin yoksa bile izle ..  kalan kısacık vakitte telaşla kızaran tavuk beni  telaş çağının gerçeğine hapsetti.. daha doğrusu huzursuzluğuna.. markette önümüzde poşetini 1 saniyede açamayan insana dahi tahammülümüz kalmadı. bu  bi telaş çağı. bizi sabırsız ve telaşlı yapmak için devasa bir sistem çalışmakta. telfnu ele aldığımız anda saatlerve bırakamıyoruz. bu Bizim suçumuz değil. bunun böyle işlemesi için onlarca farklı bilim dalı bir masanın etrafına toplanıp insan zihnin nası çelineceği, beynimizin ödül ceza sitemi, akla gelecek birçok farklı disiplin bizi ekran başında daha fazla tutmak için çalışıyo. aslında birazda telaş aileden yerleşiyor yen i yeni modern çağın ailelerinde çocuklar mübarek mehdiymiş gibi onlardan insanlığı  kurtarması fizik kanunlarına yeni formüller eklemesi falan bekleniyor. bale de yapsın 3 dil öprensin enstrüman çalsın spor dalında madalya da alsın . sayısalı full çeksin. haa kodlama da  yapsın. akabinde ne yazıkki çocukluğunu yaşayamıyorlar. ondan beklenen onlarca şeyi yerine getirmek için telaş içinde çürüyor. hayatın yolculuk olduğunu unutturdular bize. haldır haldır bize varmamız gereken haz noktasına ulaşmamız için gösterilen npktaya koşuyoruz. şu seminer şu kurs şu dizi şu iş bu iş hepsi yapılmak zorunda. kontrol mekanizması olmak zorundalığımız büyük yanılgı. ama farkedrmiyoruz buna bile fıtsat tanımıyor bu çağ. 24 saat kimseye yetmiyor. 25 olsa da yetmeyecek.. tüm bunların ortak paydasında altında yatan önemli sebep ve bileşen şüphesiz teknoloji. elimdeki, elindeki  o cezbedici  alet. sebebini bilmediğimiz bir telaşın kölesiyiz. gün için ordan oraya koşup gün sonunda hiçbirşey yapmamışlık hissi.. sizde de oluyodur. bişeyler oluyo ve ben onları kaçırıyorum anksiyetesi  ile uykuya yenik düşene kadar ekrana bakıyoruz. haa haklıyız beş dakika twitter’a bakmayonca kaç bakan değişti acaba diye de merak ediyoeuz haliyle..haddim değil tavsiye ama düstur edinidğim şeyi diyeyim. dünya benden ibaret değil. kateilyonlarca parametre değişken var ve hiçbirini kontrol edemeyeveğimi biliyorum. Hiçbirşeyin zahmetine girmeden yaşamaya çalışacağımız hayat, bizi zahmete girenlere birgün muhtaç bırakacaktır bunu da biliyorum. sabır bekleyebilme yeteneği değil. beklerken hangi tavrı gösterdiğşndir demiş birisi kim demiş unuttum. tuş kilidine basıp en yakınındaki insanla, boşlukta dönüp duran mavi topçuk olan dünyada ne aradığını konuşmak lazım. niche nin dediği gibi. bir kere uyandın mı sonsuza dek uyanık kalacaksın . benden bu gezegene kocaman bi günaydın..

dünya avcumun içinde ve o dünyayı benim istediklerim, hayallerim ve doğrularım yönetiyor.bir yanım tutsak olsa da doğal olarak , bir yanım daima kuşlar gibi özgürdür artık. eğer kuralalrı tam olarak benimsediysem , (ki cevabım evet ) dilediğim gibi yönetebilirim hayatımı. keza içerimde ne varsa dışarıma da o tezahür ediyor .Ve unutmuyorum , bu içeriden dışarıya bir yolculuk. varılacak yerim yok, sadece yolum var..eklemeliyim ki, bu spiritüalizm dünyasında derinleştikçe , hiçbirşeye mahkum değilim .saddce kendimle çalışmam gerekmekte.yeter ki, başkasını , başkalarını, dış dünyadan bana bakanları , beni sevmelerine ikna etmek yerine , gerçek sevginin duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarımın karşılandığı bir alan olduğunu öğrendiğim yaşımla tanışıyorum ..sevmek ve sevilmek uğruna kendi hayatımdan vazgeçmek denen kurban bilincini terkettiğim bir devranın sularına bıraktım kendimi .kendi güzelliğimi (manen ve ulvi ) nehirde izlerken yok olup gidecek bir kişi yada kişilerin yolculuğuna eşlik etmek yerine, kendimi saygı ve sevgiyle kucaklayacak bir yol bulmayı hedefledim ve artık biliyorum ki bu nehrin suyunda pek çok insan boğulsa da , bir çoğu da yüzmeyi öğrendi..kontrolün avcumda olduğu gerçeğini deli gibi savunuyorum. .ve aydınlanmanın ön koşulu şu idi: önce , herşeyden ve herkesten önce , kendim için gerekli olan gördüğüm şeyi yapan tuğçe gelmeli. .seçtiğim yolculuğuma tek başıma çıktım . ve bu yolculuğun onuru eşzamanlı olarak çevremdeki insanlara aktarılacağının farkındayım .sartre nin dediği gibi. herkes , kendi seçimidir.ben de, seçimimi değişerek varlığıma tezahür eden o ulvi iyi histe kalma anlarını biriktirmeye adıyorum kendimi.ve tabiki gelişmeye .lafın özü; çırpınmayan kuşa gökyüzü verilmiyormuş.