Artık burada insan kendisini,( özgürlüğün dejenere olduğu bir topluluk içinde ) yaşamdan kopuk ve yabancı hissediyor. hele ki , ingilize etek
öptüren liderden , arap eli öpen lider gören devre denk gelen biz.. özgür olmak
aslında frei-sein arkadaşların yanında arasında gibi bir anlam taşıyor.freihet
ve freund hint Avrupa dilinde de aynı köke sahip.yani insan kendini ancak iyi
bir ilişkide iyi bir ilişki içindeki toplumda özgür hisseder..özgürlüğü
yalnızlık/yalnız karar almak/ tekilleşme ile karştırmamak gerek.Çoğu zaman kalabalıklar
arasında “Benim burada ne işim var?” kopukluğu, düşünce spektrumunda ivme
kazanıyor aynı boşluk hissiyle. Çünkü neoliberal rejimin yönelmiş olduğu tümden
yalnızlaşma bizi gerçek anlamda özgür kılmıyor. Kafamda deli sorular ! Birazdan
okuyacaklarınız, kendi akışında sürmekte olan normal bi insanın şu sıralar geldiği yerinden bir şeyler anlatıp paylaşma
ihtiyacından öte birsey değil . bu spritüel Yola bi sapanla fırlatıldığım yer
ile varmaya çalıştığım yerin farklılığı
, bilinçli zihnime halen nihai şekilde surecekmiscesine ürkütücü geliyor. Kim dostoyevski kitabı bitirdikten
sonra eski kendisi? Varmı eskisi gibi kendi kalabilen ? Kimselerin daha
önce görmediğini görüp , kimselerin daha önce duymadığını duyan , yaratıcı
insanlar vardır. Onlar sezgisel bir kavrayışa sahiptir.üstelik
sadece ışığın açığa vurduğunu görmez ve sadece sesin ilettiğini
duymazlar.fizyolojinin ve biyolojinin ötesinde berrak bir zihne sahiptirler.
kimseyi eleştirmez ve kimseyi övmezler.en azından buradan tanıyabilirsiniz
böylelerini .kendinden asla önemli biri gibi yahut bilgi sahibi biri gibi de
bahsetmezler.övüldükleri yerde içten içe gülüp, bir kusur bulunursa da sadece
susarlar.kendini her türlü arzudan kurtarmış nefretini yalnızca doğaya aykırı
olana aktarırlar.güdülerinde daima ölçü mutlaktır. Salt kendine karşı
nöbet halindedir.bilgili biri ile bilge biri arasındaki o incecik çizgiyi
anlatabildim mi bilemiyorum. İşte bu, bana göre tam olarak yaratıcılık.bi nevi
dünyalarını tahayyül ediş. karanlığın ışığı mucizeyi hazineyi göze çarpar
hale getirdiğine inanırlar.ve hep yalnızdırlar.bu mahkum oldukları bir
durum değil yüzbin defa bilinçle seçtikleri türden bir inziva . Sürü
zihniyetinden, kolektif psikolojiden uzak , bundan haz alırlar. Tarihe
bakın , tüm o yaratıcı insanlar, ressamlar, dansçılar, müzik adamları ,
şairler, hepsinin saygınlığa kalabalıklar arasında insanların odağında olmaya
net şekilde sırt çevirmişlerdir.Belki de salaş ve bohem hayat tarzı
yaşamak dışında seçenekleri yoktu çünkü yaratıcı olmalarının tek yolu
buydu. Deli/dahi bi yol, sabit, stabil, sıradan ama saygın bir hayatın
yan ürünüdür. O yüzyıllardır tartışılıp durulan insanlık, ancak bireyler
başkaldırdıklarında , başkaldırıları saygı ile karşılandığı vakit
insanlık insanlar arasında da zühur edecektir.şu bir gerçek ki , Sana
hazır verilmeyecek yaşam .sana hazır tepside sunulacak şey “yaşama
şekli” olacak.toplum bunu sen doğmadan hazırladı bile.yaşam senin kimse
sana vermeden yapmayı öğrenmen gereken şey.kendi eline bir fener alıp arayıp tarayıp bulup
kurmak zorunda olduğun şey. O sana zorbaca nakşedilmiş kolektif zihni
lağvederek, benliğinin özgür olmasını sağlayabilirsin . kendine
karşı açtığın savaşın ne kaybedeni ne kazananı emin ol ki olmayacak.sana
göre olmadığını hissettiğin yerden/şeyden uzaklaşırken sana rehberlk eden ayaklarına
müteşekkir kalabilirsin.dürtü daima anlatır ve genelde hep haklıdır.O zaman düşmeyi
uçmaya çevirebilirsin.. Nerde olacağın, kader ve irade arasındaki o incecik çizgide. bazi
insanların zihni bence bu dünyada deliliğe methiye…
Yorum Bırak