Kategori: <span>Blog</span>

 Her gün daha kırmızı

armut ağaçlarının yaprakları.
Söyle nedir kanayan.
Yaz olamaz
yaz erken bitti.
Köy olamaz
köy yolda giderken sarhoş olsa bile
yere düşmedi.
Kalbim olamaz
çünkü kalbim öküzgözü çiçeğinden
fazla kanamıyor artık.
Kimse ölmedi bu ay
ne de şanslıydı kimse yabancı bir ülkede
çalışma izni alacak kadar.
Çorbayla doyuruyoruz karnımızı
samanlıkta yatıyoruz.
Kasımda olağan sayma dışında
intiharı düşünen yok.
Söyle bana kanayan ne
sen, gözleri karanlıkta gören.
Kâr uğruna
kolu bacağı kesilen dünya
kanıyor
kan deryası sokaklarda.

John Berger
1983

 Her gün e-posta kutuma düşen dünya haberlerini okuya okuya , şok ola ola asıl korkutucu olanı kaçırıyorum bence.oda şu; giderek güvencesiz, yersiz yurtsuz ve geleceksiz kaldığımız bir devirde, dünya ve sistem karşısındaki savunmasızlığımızı telafi etmek için daha fazla kendimize odaklandık bence . Hatta hiç olmadığı kadar dünyaya bireyin ya da benliğin göz hizasından göz hapsine almışız ve neredeyse patolojik düzeyde kendimize ihtimam gösteriyoruz. Psikoloji artık polyannacılık suratları ile dolu bu düzende sürekli kontrol edilmesi gereken sürekli bir şey haline geldi. Savunmasız kaldığımız için kendi küçük dünyamızı tamamen psikolojikleştirerek sürekli tetikte bekler bulmaya başladm kendimi. Mutluluk artık tek tık ile satılan bir şeye dönüştü ve artık sapkınca takıntı haline geldi. Bireyin ya da benliğin bencilce merkezde olduğu kültürel kodlar da kendisiyle beraber çeşitli mecburiyetleri emreder oldu bee .mutlu ol, kendine güven, kendini sev, sen sen muhteşemsin.negatiflikten uzaklaş ve pozitif ol. Artık gıcık olduğum şey bu pozitiflik. belki de surat asmanın sağlıklı zihin belirtisi sayılması gereken bir çağda Demoklesin kılıcı gibi tepemde duruyor mübarek.

Bu mecbur kadlğımz pozitiflik anlatısı bir dayatmaya halini aldı. Fransanın bangladeşe yaptığı kurbağa stratejisi gibi.Hayatı pozitif negatif gibi sığ ikiliklere sıkıştırıp ilişkilerimizi tek boyutlu değerlendirmelere hapsedebiliyoruz. Kadın pozitif AA 10 puan. Adam suratı asık kaç kaç.Bu durum bir çeşit empatiden uzak bence. Etrafımızdaki insanlardan sürekli pozitif olmalarını beklemek, bunu standart bir talep olarak sunmak, bencilce bir ilişkilenmeyi ortaya çıkarıyor. Yani bana hizmet et diyorsun ! Karşımızdaki kişinin sanki bizden ayrı bir hayatı ya da senden gayrı ruhu ve en önemlisi çocukluğu yokmuş gibi.bence Hepimiz kendi çocukluğumuzun tanrısıyız.ben ne perde ne halı ne bla bla cix fiyakalı bir görsel şölen ritminde olamadım hiçbir yaşımda. Beni şuan tüm tiyatrolara gidemediğim , tüm coğrafyayı gezemedğm, tüm göllerde yüzemediğim zamansızlık, tüm seminerlere gidememek, tüm kitapları alamadğm , tüm müzeleri gesemedğm , bu servet eşitsizliği bozdu. Ya da ben sürüden olmayınca bozuk addedildim.

 

Biliyorum Çok takıldım ben bu “ben ben ben “çağına .ama takıldım bir defa.işin içinden çıkana dek de baya kağıt harcayacağım sanırım.Son yıllarda özşefkatin gözde bir konu olmasına şaşırmayız hiçbirimiz.Hepimiz gittikçe çoklaşan tuhaf standartların altında enkaza döndüğümüzü hissediyoruz.ama kaçımız kendine itiraf eder bilemem.
Sadece gerçek hayatta değil, sosyal ağlarda da binlerce kişinin yargısı altındayız.mesela kocanla ciciş fotolar atıp durmazsan modaya uymamış oluyorsun.bi cafeden filtreli foto atmazsan da.Gelişmiş ülkelerde bile depresyon oranı artıyor.Herkes en iyi halini paylaşıyor. Her yer mükemmel ebeveynlerle, mükemmel eşlerle, mükemmel çalışanlarla, mükemmellerler dolu. Ama hiçbir yerde huzur yok.Kendi içinde çatışmaları olan ama yavrusunun temel ihtiyaçlarını gideren bir ebeveyn yeterince iyidir diyordu biri biryerde.(bilirsiniz söyleyeni unuturum ama beynime nakşolanı unutmam 🤭)Ama ebeveyn, mükemmel olmadığı için panik olursa, elindekini de yitirir.Aynısı, sıradan hayatımız için de geçerlidir.Kendimizi parlamak zorunda hissediyoruz.Parlamayınca da değersiz olduğumuza inanıyoruz.
Kişi, bu b.ktan dünyayı gerçek haliyle gördüğünde, ulaşamadıklarından dolayı kendisiyle kavga etmeyi bırakır ve kusurlarına daha anaç ve şefkatli yaklaşır.Böyle bir şefkat , o gösterişsiz parıltıyı yaratır aslında.ahaaa bingo şifre bu💡.Buda’nın isimlerinden biri de ışıl ışıl parlayan demekmiş.bu Bi çelişki değildir aslına bakarsan.Parlamak için uğraşmadığı için parlayabilmiş.bakış açısına bak .parlamak için çaba vermediği için parıl parıl parlayangiller ..heyuuu ? nerdesiniz? Derneğinize üye olmaya talibim..

 sizin de işe giderken kafanıza habire kuş tüyü düşüyor mu yoksa bende mi var bi tuhaflık 🙄 bir habere waaooww dedim bu sabah . arkadaşları için dağcılık malzemeleri yapmak için çıktığı yolculukta Patagonia markasını kuran ve 10 ülkede halen satışına devam eden Yvon Chouinard isimli iş adamı 3 milyar dolar değerindeki şirketini iklim kriziyle mücadeleye odaklanmış iki vakfa Dünya artık bizim tek hissedarımız diyerek devretmiş.sizce de slogan şahane değil mi? bi hikayesi var mutlaka ve ben her otu b.ku merak eden tuğçe olarak bu sabah da buna merak saldım.Yvon Chouinard gezegen aşığı mı ne ?bu radikal kararı nası aldı acaba?bazı dönüm noktaları var ki, bizi biz yapacak olan o kararı almak zorundayız, yani soru ve seçim hep var. Gerçeğimizin sınırları, seçimlerimizin bedelleri var. tahlil edip elekten geçirip o karar varabilmek için anamızdan emdiğimiz sütün burnumuzdan geldiği de oluyor 🤣🤣..Her istediğimizi yapamıyoruz. E Olabilir. İnsanız be deniyoruz, (tek şart vicdanen temiz çıkabilmek her deneyimden) deneyimliyoruz ve ancak böyle öğreniyoruz. amaa biz nasip kader sandığımız kafeste sustukça kimse kapıyı bize açmayacak, vazgeçtiğimiz ihtimaller üstümüze , hani o 0,05 saniyede verdiğin kararlarla kapanacak.⁣Soru sormak ve seçim yapmak o yakıcı etkisi olan gerçekle yüzleşme samimiyeti, aslıhatında öznel irademizin farkında olma becerisidir. Özgür ve spesifik bir şekilde hayata dahil olma uğraşısıdır. Soru sormak, sorun çıkarmak değil de haklı bi merak ediştir. Seçim yapmaksa, bencillik değil; fıtratını ifade etmektir. (sen , bu dünyada her ne isen , onu ilan ediyorsun seçimle ) Özgürlük salt bir karara evet ya da hayır demek değildir.bu denli sığ bakılamaz , bakılmamalı.yani bence bakmayalım please.🤟

 bugün Birleşik Krallık Kraliçe 2. Elizabeth’i son yolculuğuna uğurluyor.ülkede hayat durmuş vaziyette..alışverişler marketler restoran cafeler kapalı.hastanelerde randevular dahi ertelendi

.törene yaklaşık 8 milyon sterlin harcanmış.bir yanda da tesettür kuralına uymadığı için dövülerek öldürülen Mahsa Amini .bir yanda da bir uyanış manifestosu olarak gördüğüm antalyada Atatürk heykeli önünde adalet aramaya başlayan iranlılar.son günlerde arayan herkes sesin bi tuhaf der oldu.bnde yeni uyandm diyorm.çünkü evet fizyolojik olmasa da metoforik olarak uzun bi uykudan yeni uyandım.doğuda karsta yaşamış bir filozof sprütiel öğretmeni yeni okudum geçenlerde ismi Gürciyev .bu adam ”seni uyutmuş olan sistemi kullanarak uyanamazsın” diyor. duyduğum an hayat boyu unutmayacağım bi bakış açısı yakaladığım kesin.ben gelişerek değişimin peşindeyim.hem de , Farkında olmadığım neden-sonuç ilişkileri yüzünden insanları ve olayları doğalarından farklı değerlendirdiğimi fark ettiğim günden bu yana.Bu yüzden beklentilerimle dışarıdaki gerçeklik arasında muazzam bir fark oluşmuş meğer.eğitimin zirvesinde buldum kendimi sudan çıkmış balık olmak yerine.işte o farklılıklardan dolayı da hayal kırıklığına uğrayıp, öfke duyup, suçlayıp ve acı çekiyoruz.Oysa, sen ben o bu şu herkes dahil, her şey zorunlu doğasına uygun hareket ediyordu zaten.kendi sığ merceğimden kurtulup hayatı olduğu gibi görmek, anlamak ve kabullenmek istiyorum.Çünkü salt bu şekilde hepinizin baktığı gibi baktığım vakit ona uyum sağlayabilir, gereksiz sancılardan kurtulabilirim.aradığım bir mertebe bir konum bir ulaşmam gereken yaşam şekli değil .ulaşmak istediğim şey bir nevi ferahlık hali .Asıl bilgelik, gerçekliği ne zaman kendi isteklerimize göre şekillendirebileceğimizi, değiştirilemeyecek olanı ise ne zaman sükunetle kabulleneceğimizi bilmek gibi geliyor bana şuan.Duygu, düşünce ve eylemlerimizin taa miniminnacıkken yetiştirilme tarzımızdan tutun da , o gün aldığımız şeker miktarına kadar irili ufaklı binlerce neden sonuç ilişkisi neticesinde belirleniyorsa şayet , ee o halde sorumluluğun Tümünü üstlenmek zorunda değiliz.o halde şimdi ferahlama zamanı..

 

bu sabah otobüse yetişmeye çalışırken havadan kuş tüyü süzüldü başıma saçlarımın  arasında n aldım ve uçsuz bucaksız havaya baktım..hiçim lan dedim kainatta ben .sakla tuğçe bu tüyü dedim içimden..telfn kabımın arkasına yerleştirdim baktıkça hiçliğimi hatırlmak uğruna…nasaya 10 milyar dolara mal olan webb teleskobu ilk görsellerini  yayınladığı geçtiğmmiz gün bizimde bekçilerimizin aldığı zamlı yeni maaşlarını öğrendiğimiz aynı gündü nası bi tesadüftü onu da  hatırladım.  

13 ,8 milyar yıl evvelki büyük patlamadan  kısa bir süre sonra gelen ışığı gösteriyor.bizse yaşam ışığı arar olduk cennet vatanımızda.adalet ışığı arar olduk .1999 da adil yargılanma istiyorum diyerek AİHM ye başvuran ve yine 2002 de milletvejkili olak için sicil kaydının silinmesini talep eden  kişi ile , 20 senedir sürekli sandıktan daha çok oyla “kazanarak” çıkan, liyakatten upuzak şekilde Her seçimde gücünü daha da artırıp,  yerleşmedik köşe bucak bırakmayan bir iktidar lideri aynı kişi.., bugün 14 temmuz tarihiyle balıkesirin bi ilçesinde 3ü kız 4ü erkek 7 çocuğa taciz ettiği kesinleşen bir din görevlisi birkaç dava sonrası şartlı tahliyeden evine dönecektir..adalet ışığı ararken biz webb uzayın  derinliklerindeki ışığı arakoysun..biz bu bayram on kat yorgunduk.. elalem hapishanesine çocuklarını bizde kurban kestik dedirtmek için , tarihin en yüksek enflasyon kriz devrinde tarihte en çok kar eden bankalardan kredi çekerek kesilen kurbanlıklar bayramı idi…sağım solum yorgun insanlarla dolu.Haber yorgunu, siyaset yorgunu, kutuplaşma yorgunu, geçim sıkıntısı yorgunu, işsizlik yorgunu, polemik yorgunu…adalet ışığı ararken biz webb 13 milyar küsür yıl evvelki ışığı arayakoysun..Her gün katledilen kadınlar, doktorlar, avukatlar…biz karanlığa kaldık..kendi türünden korktuğumuz  bu çağda ülkenin en vasat  zamanına denk gelmenin vehameti gitmiyr üzerimizden.Adaleti, kardeşliği, helalinden tek maaşla geçinen orta sınıf olma şerefini, çalışarak başarmayı önceleyen bir değer sistemini, yaratıcı ve özgür düşünen  kadınlarını, gençlerini, ne tesadüftürki son 20 senedir 9 kez zeytinliklerin elektrik ihtiyacını karşılamak üzere yürütülen madencilik faaliyetleri uğruna yasa değşikliğine gidilen o harikulade doğasını ve neşesini kaybetmiş bir ülke var elimizde.bu ülke artık kanunlara uymayanar için değil bilakis uyanlar için saygılı insanlar için ahlaklı insanlar için tehlikeli bir yer..yaşar kemal  seneler evvel bugünümüze özet geçmiş..Bindiler de çektiler gittiler, o iyi insanlar, o dünya güzeli atlara? O yiğitler, o her birisi kaplan örneği şahinler, o ceren gibi atlara bindiler de başlarını aldılar gittiler. Bir daha, bir daha hiç gelmeyecekler. Hiç, hiç, hiç! Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. Şu dünyanın yaşaması müşkül hal ilen. Bin iyiyi bir kötüye kul eden?…

 

Kıskançlık denen algı ne
ruhumun bir taraflarında ne de beynimin hiçbir nöronunda yoktur ama imrenmek
denen kavram her daim vardı bende .ne bileyim elbette yüzde yüz emin değilim
hiçbir huyumun sürekliliğinden ama en azından kendimi bildim bileli şu yaşıma
dek böyle tanımlıyorum kendimi.
fakat şu kış uykusundan yeni uyanmış  kaplumbağayı hem kıskandım
hem imrendim. Bende  istiyorum kış uykusuna yatmak. Uyandığımda her
şey geçmiş olsa mesela?? Çok mu ütopik bu dönemin bir  anda yok
olmasını isteyişim? Kış uykusuna yatma gereksinimleri besin bulamayacakları
için bi süreliğine ortalıktan yok olmak.
 Ulan nerden bilirdim böyle bir evrimsel özelliğe 21. yy da
imreneceğimi şaka gibi .bi anda mı oldu bu günler?
 Elbette hayır. İlmek ilmek
ördüler bu günleri. Bu ülke kurtuluş savaşından çıktığında
dahi  böyle bi eksi bakiyeli rezerv eksiye düşmüş
hazine  görmemiş. yok araştırın yok.. yok.. eksi 56 küsür
milyar   liralardayız hazinede..eksi..resmi kaynakların yazdığı
rakam bu evet.ben en normal vatandaş  iken,  bu bariz bilgiye
en aciz ulaşacak olan herhangi bi vatandaş  iken ulaşıyorum.hiçbirşey
değilim..ama aklım almıyor hiçbirşey olmadığım halde..sosyal medya doğalgaz
elektik faturaları ile  ağlayan  esnaf
isyanları  ile dolu..vergisini çatır çatır ödeyen esnaf elini eteğini
ticaretten çekedursun kafasını kumdan çıkarması gereken at gözlüklülere akıl
fikir diliyorum aladdinin içinden çıkacak olan cinden..bugünler  en
aklımızın ufkumuzun güzel baktığı gençlik yıllarımıza denk gelişine küfür
serbest mi peki? Nereden bilirdik 10 yaşındaki çocukların
aralarında  ekonomiden bahsedeceğini.. Salatalıkta 25 tl göreceğimizi
nereden bilirdik?biber 30 tl olacak ve  menemen dahi lüks olacak
nereden bilirdik..neyse fazla didik didik ayrıntıya girmeyeyim..girecek olursak
sarımsaktan kabağa  frontal loblarıma
kaydolmuş  ezberimdeki  tüm korkunç  fiyatları
sıralayacağım..asıl konuya dönecek olursak pandemik bunalımları n
hemen  akabinde  tüik in yalancılığıyla düşük gösterilen ;
fakat,  ziiiirvelere ulaşan  enflasyondaki çıkışları bi kenara
koyarsak , geçtiğimiz günlerde  idlib sığınma kamplarında iki bebek
donarak ölmüş..doyasıya alışveriş yapamamanın utancı  sizin de
kanınıza  aktı mı bu haberle .aksa kaç yazar  yahut ne
değişir ki ?suriyede  bu kriz  başlayalı 11 sene oldu.
basit çözümlerle önleneblir  bu trajik ölüm kürenin işleyişi
ve  kapitalist düzen mahkumiyetinin  devam etmesi için
savaşların kanıksanmış bi parçasımı şimdi bu hikaye?
 Dört bi tarafında
insanoğlu kaynaklı hakim olmuş olan eşitsizliği kanıksayan yine aynı
insanoğlu.çocuğuma matematik çalıştırmak için baskı yapmak ne haddime şimdi
madem ki beynimi yiyen cevapsız sorular hakim iken aynı beyne? Daha da
mühimi 
türkçe öldü diyerek imam hatip okullarında türkçe konuşmanın yasaklanıp
sadece arapça konuşulmasını isteyen , senelerce ensar vakfı için
çalışmış  olan nazif yılmaz, milli eğitim bakan yardımcısı olarak
atan
mışken benim
çocuğum okul kurs özel ders arasında mekik dokuyor..aklım almıyor.. devlet
eliyle, devletin kaynaklarıyla, devletin eğitim kurumunda türkçeyi yasaklamak
nası bi hak görülüş bu bakana?aklım almıyor.. bu eğitim organizasyonu hiçbirşey
öğretemediği gibi arapçada öğretemeyebilir. endüstri meslek elektrik mezunu
nasıl ampül değiştiremeyecek kadar olaydan uzaksa, buna
ilaveten  daha imam hatiplerin hızla deizme doğru kaymasını
engelleyemiyorken bu Türkçe ve  türkiye
cumhuriyeti  düşmanlığı barındıran  dil kavgalarını aklım
almıyor.. bir tecavüz davası için ‘’küçüğünde rızası vardı ‘’ maaşını
vergilerimizle alan bir milletvekilinin yorumudur.şimdi ise yine yeniden adalet
bakanı..ADALET..bu ülkedeki herhangi bir kız babası bu yorumun
sahibinden  nefret etmiyorsa tek hücreli beyne falan sahiptir diye
düşünmekteyim..aklım almıyor nası terör örgütü ilan edilenleri aşkla sevgi ve
saygıyla ekranlarda anabiliyor ve bakan oluyo???..sizin aklınız alıyorsa ne ala
..kurutsun kökünden şu eşitsizliği, adaletsizliği, cehaleti, varsa elinden
gelen ..kendi değerini ne başkalarının gözünde ne de sorumlusu olmadığımız
çirkin siyasetin bozguna uğrattığı düzensizlikte aramadan, kendi barkodunu
kendisinin yarattığı, tüm evreni kendi içinde bulabileceği coğrafyalara
ayaklarının kendilerini sürükleyeceği ve tutkusunun peşinden gitmesine izin
vermeyeceği parmaklaıklar ardında hapsettiği dünyanın içinde değil de, boşlukta
dönüp duran bu mavi topçuğun ,  onların içinde yaşayacak kadar
algıları açık  olsun çocuklarımızın…
 çok mu şey istemiş oluyorum lambadan çıkacak olan cinden? eh bana da
deniz kokusunu ciğerime çekebileceğim bi coğrafyada bi karavan hiç fena olmazdı
hani .şimdiden merci..

 

Bu sabah kafamda deli sorularla otobüs beklemekteydim ki, ülkemde bir sabah yine kutu kutu pense oynanmış vee adalet bakanımızın değiştiğini öğrendim . Zamanında cinsel istismar suçunda mağdurla failin evlenmesi durumunda cezayı ortadan kaldıran yasayla ilgili skandal bir açıklama yaparak, çocuğa tecavüzü “küçüğün rızası” diye savunan yeni bakanımız..zamanında şimdinin teör örgütlerini bu ülkenin en büyük değeridir diye savunan yeni adalet bakanımız ..hoşgeldin! affını isteyerek giden bir bakan var tabii birde tabloda..o da , yeni bir af döneminde yeni af kararlarının altında imzasının olmasını istemiyor olabilir..her neyse..gece boyu beynimde dünyanın bebekliği vardı. beni züccaciye dükkanında kuyruğuna hortumuna sahip çıkamayan bi file dönüştürürdü, çoook küçük toy bi  anneyken, nası geleceğini bilemediğim o “nası sorular gelecek? ve ben nası yanıtlayacağım nası ruhunu doyuracağım” kaygısı.. hatırlamıyorum nası doyurduğumu ruhunu..hatta daha feleketi sağlamasını yapamıyorum doyurup doyuramadığımı..tek bildiğim eşitliği savunan bir kalp taşıdığı..üşüyen insan kalmayana dek, aç uyuyan herhangi bi canlı kalmayana dek ,  bir tek çocuk fiziken/ruhen şiddete maruz kalmayana dek,  çöp toplayan bir evlat kalmayana dek  bu gezegen düzeni  ile didişebilecek gücü taşıyan bi kalp taşıdığı.E peki ben neresindeydim  bu 13 senenin? tek parça çıkabildiğime sevindiğim  bi hikaye bırakınca arkada  yeni bir level atlıdığımı  farketiğim yeni çağımda , bana kaşını çatacak insana dahi tahammülüm yok ! geçmişim için pişmanlık, glecek için ise endişe duymaktan , bir tek antidepresan kullanmadan, bir ttunacak dal aramadan  vazgeçmeyi, bir başarı adlediyorum..gamsız ve umursamaz değilim ama batmadan evvel (ölmeden) gemimdeki ağırlık yapan ne varsa atmayı diliyorum kendimden. zira 33 öncesi  her bi imtihanımdan   pişmanlık duymak bir vicdan gereğidir ama kendime  azap çektirmek asıl  vicdansızlık zannımca , evet evet kendime karşı bir vicdansızlık .evet apaçık  hatalar, benim için en iyisi ne ise O’nu  bulmam ve mıknatıs gibi çekmem  için konulmuş yön levhaları gibi idi.geçen zamanın  ‘’BENSİZ ‘’ geçmesine üzülürüm fakat üzülmeyi alışkanlık haline getiremem! NİTEKİM ŞU Bİ GERÇEKTİR , sürekli arkasına bakan asla önünü göremez, umudu  olmalı yetiştirdiğimiz her çocuğun , amacı  olmalı  ve kendine karşı yüksek bi inancı olmalı . en büyük vicdansızlıktır, kendini hor görmek, kendini hiç etmek . birinci alışkanlığınız inancınız olsun, kendinize karşı sevginiz ve inancınız . gelecek kaygısı ile de hayatınızı paranoyalarla süslemeyin. bir alanda veya bir kaç alanda başarısız olmanız sizi genel bir başarısızlık içerisine sokmaz .sadece size uygun, sizin yetenekli olduğunuz ve çabanızın neticesi olacak başka alanlar seçin . bir insan bir dünyadır ve etrafta bir çok dünya var, herkesin yerküresi, iklimi ve bitki örtüsü bir değildir ..bu da aslında kendinizden başka bir tane olmadığının bir örneğidir . kendinize zaman verin, kendinizi keşfetmeye çalışın ve kendiniz için yaşayın. ben başlı başına bir dünya olduğumu yeni yeni keşfettim. Kafamdaki  planlara  yetmeyecek kadar  kısacık hayatı ne pahasına olursa olsun kana kana içmeyi asıl şimdi öğretesim var sana bebeğim . çocuklarımıza gezegenden nasıl tat alınacağını  öğretmek için  önce benim tadına varma lazım sanırım.bana müsaade . herkese iyi seyirler .

pandemi kapanmaları boyunca herşeyolog olduğunuz kişisel gelişmeleriniz bittiyse yeni devrin artık ”geçim” derdi olduğu yeni türkiyeye hoşgeldik.2022 nin ilk sürprizi hayatımıza yüzde bilmem kaçlarla bodoslama giren elektrik zammı idi.evdeki küçücük çocukların aman anne yeaaa diye trip atması gereken yaşlarında, beyin göçünün 10’lu yaşlara indiği çocuklarımız boşa yanan odaların ışığını üşengeç kimliklerinden bile çıkıp kalkıp kapatır oldular.her şey tamam ok de ,  üç tarafı denizle kaplı , tohumu taşa atsan taşın filizleneceği tarımın cenneti, yirmiden fazla madenin olduğu, kar yağmur güneş nem hepsinden nasiplenildiği, cahil ve fakir kalmanın imkansız olması gereken  bir toprağın vatandaşı olduğumu; fakat aşırı özgüvenli cahiller tarafından kuşaklar boyu altından kalkamayacağımız bir yıkıma sürüklendiğimizi düşündükçe  kafamın içinde sürekli rengin / aldatıldık çalması normal mi?istemeden var olup, istemeden ölecek olduğumuz  gezegendeki yaşamımızda  hayal ettiğimiz olgunluk yaşlarımız ile hayatın bizi  yaptığı ”şey” arasında kalakalan bir boşlukta sıkışmamak için bir şeyler yapmalıyız.insanoğlu rahatsız olduğu konumdan kurtulabilir.asıl ürkütücü olan rahatsızlık duyduğu şeyi/yeri  kanıksamasıdır.hani ruhun büyük isyan içinde ama sana yaşatılanı kanıksamışsın ve artık çaba göstermiyorsun.ben dahil çevremdeki herkes bu durumda.elleridneki akıllı telefonlardan doları altını olmadığı halde güncel iniş çıkışı takip edip, normal hayat gereksinimlerini azaltarak yaşamaya endeksleniyor..neyse ki yılın ilk günü nasıl geçerse öyle devam edermiş inancıyla ilk günlerimi sakin huzurlu yürüyüşlerle geçirdim..hazcı mutluluk kafasından çıkıp amaçlı mutluluk felsefesinde ilerlemek niyetindeyim.bir kaç hedef belirledim.maliyetsiz salt benim çabama bağlı.yapabilirm dediğim anda 10 milyar sinir hücremin benim içn hedefe odaklanmaya başladığını düşündükçe  inancım çoğalıyor. kuantumcular tarafından kandırılmıyorsam tabi ki :)) 

 

Al işte.. incirin de zamanı geçti..deniizinde .kumun da..yakan günşinde..Benim uykularıma batan şey “zaman” artık biliyorum bunu.bi çok korkuyu sıyırıp atmışken artık oh nihayet derken yeni bi korku evet verilen zamanı ömrü gezegeni aklı duyguyu coşkuyu tutkuyu eğriyi doğruyu dostun omzunu kaliteli yaşayamamak.yetişememek..ömre akıldakileri sığdıramamak..sanki daha çok kuş yuvası börtü böcü görmem lazım.daha çok her medeniyetten çocukla tanışmak 100 sene de görsem denizlere göllere doymayacağım sanki.anne babaya kardeşe her bi sevdiğine yüzbin kez sarılmak gerek sanki.yaz aylarının ikindi vakti güzelliğine.dağdan ot toplayıp satan nine samimiyetine.yolun sonunda yeterince doydum sevgili gezegen hadi bana müsaade diyememe korkusu sardı dört bi tarafımı.bu bende bi nevi zamanla savaş .zaman algısı artık çözmem gereken arap saçım gibi oldu.hemde onun karşısındaki acizliğimi kabul ede ede. evrendeki en büyük gösteri sen aklını keşfettiğin an başlar diyordu s. freud bi yerde . bunu okuduğumdan beridir benim bu dünyadaki serüvenim kendimle ilişik başlamıştı. çok değil yakın zaman evvel. fakat bir de anne olup insan yetiştirirken ki evrilen benden içeri bi ben daha var. o zaman yolculuğunda, namütenahi bi açlıkla öğrendiğim (tek başına öğrenip bu defa da çevrendekilerle savaşmak aptalca gelse de ) zehirli insan ve uyuşturucu etkili ezberlerden silkinmeye toplumsal kangrenlerle mücadeleden, taa hakkımı arayabilir hale gelmeeye kadar bi dünya egzotik macerama tanığım.çevremdeki her üretim, işitsel görsel ve zihinsel olarak hayatta nereye doğru çiçek açmakta olduğumu öğretti nitekim bana. üslubun kimlik olduğuna inandığım basit ve nezih bi bakış açısı hakim bende .çünkü Yaşam insan ırkından da büyük değil mi aslında?Mineral krallığı , bitki krallığı , hayvan krallığı , en son  insan krallığı .Sondan başa hepsi birbirini kapsar ve aşar. Sen ağaçtan, bitkiden, topraktan , kediden ve kuştan oluşuyorsun.ne bu mikrop tantanası allah aşkına?Günahsız olan ilk taşı atsın hadi.Zaman nasılsa hepsini , her şeyi sıfırlayacak! Yaklaşık 14 milyar yıldır kürenin var olduğu 300 bin yıldır da insanoğlunun var olduğu ve ortalama 70 80 senelik ömrünün olduğu bu gezegende sana ikram edilmiş zamanını kimle neyle hangi işle hangi coğrafyada hangi amaçla heba ettiğinin birgün  faturası önüne serildiğinde  , ‘’buna değerdi’’ diyebilmek  tamamen senin seçimin. hık diyeceğim o kendi kıyametim olacak olan vakte dek, yaşam amacımın içinde yüzmüş olurum umarım..tıka basa dolu bir otobüste nefes almakta zorlana zorlana euronun 11,18 i nasıl da geçtiğini tartışan dedeler eşliğinde  işe giderken yazmayı  burada noktalıyorum..neydi..Benim uykularıma batan şey zamandı artık biliyorum ..o kapitalist düzenin kalitesizleştirdiği, çöp ettiği zaman.. evrenin başlangıcında, 13 küsür milyar yıl önce big bang ile ortaya çıkan bir foton, halen yol alıyorsa eğer, sıfır salise yaşındadır yazıyordu biyerde . sonradan ortaya çıkan diğer tüm fotonlar gibi, bu sabah yüzüne çarpan o gün ışığı gibi .. otobüsten kendimi atar atmaz yüzüme vuran  o güzel gün ışığından günaydın !