anne elinde starbucks poşeti var yoksa bensiz yalnız gidip kahve mi içtin? dedi şu şipşaktan az evvel. yalnızlıktan ne çok korkuyor insanlar.halbuki benim enn sevdiğim şey bi başıma bişeyler yapmak. ne olduğunun önemi yok herşey olabilir. en beklediğimde bi başıma (inciri paylaşmam zor) mahallemdeki ne kadar incir ağacı varsa tespit edip izin alıp hunharca yemek 😂🙈gez yürü ağla gül eğlen sinema alışveriş market manav ne farkeder, yeter ki bi başıma devinim halinde olabileyim valla.(bu kısımları rahat yazıyorum çünkü dünya zaten uzuuun yazılarımdan nefret ediyo olabilir 🙄) yalnızlığın kökü yalın olma halinden geldiğine göre niye sorun olarak yerleşmiş onu da bilmem.🙄biraz yalnız kalmak istiyorum dediğinde bi ürkerler.çünkü bu tip bireyleri yönetmek takip etmek güçleşir.bireyin yok olmasını emreder örneğin totaliter devletler.gücün gözü üstünde, abiler seni takip ediyo gibi gibi yalnız kalmak yasaktır mesela tarikatlarda.ingilterenin de yalnızlık bakanlığı var ohooo😯yalnız kaldığımız tek yer bence tuvalet.ama toplu mekanlarda artık örülmüş duvar yok gölgenin sesinin apaçık olduğu incecik paravanlar var.yani yalnız hala değilsin kontrolü sıkı tut bebek 🙈😂hem şu sobalar ne zaman kalktı her odaya kalorifer geldiiii o zaman herkes odasına çekilip, ben bireyim naraları atılmaya başlanmadı mı evlerde 😂yalnızlık tercih mi edildiğinde huzur verir? mahkum kalındığında mı? kalablıklar içinde herkes yalnız hissetmiyomu allah aşkına? heryer mantar gibi üreyen kişisel gelişimciyle dolu değilmi? sadece bizim kişisel gelişmemizin anlamı ne peki?gelişmiş kişi gelişmiş topluma ihtiyaç duymaz mı.kendisini var edebilecek, kendisini anlamlandırabilecek bereketli bi toprak arıyor.ee bulamayınca?yalnızlığı tercih ediyor.evet şifre burda.tercih edildiğinde huzur veriyor. ısınma turlarında olduğumuz kültürel değişim zamanlarındayız bence.insanın bu dünyada yalnızlık yada bayağılıktan başka seçeneği yoktur demiş arthur. bayağılıktansa yalnızlık benim ciğerimin köşesidir. bi başınıza kalın çünkü 2 baş oldunuzmu düşünemiyorsunuz vır vır bayağılılık dedikoduları akortları bozuyor. bi başına düşünebilmek şahane . o halde napıoruz bi başımıza starbucksa kaçıyoruz. e günaydın❤️
Tuğçe Dursun Yazılar
misafirhanemin adı,
ağzımın tadı,
damağımın kekremsi hissiyatı,
incirimin çıt çıt çiğnediğim her bi tanesi,
ekmeğimin kızarmış köşesi,
yeşil çekirdekli yamuk domatesim,
zeytinimin kekiklisi,
uykumun en rem hali,
çayımın bergamotlusu,
rüzgarımın deniz kokulusu,
evimin tül perdelisi,
zihnimi çepeçevreleyen namütenahi yolculuğum ..
benim dünyam..
yine bi ergen anası muhabbetine hoşgeldiniz.dışardan fast food isteyen çocuğa evde çıtır tavuk yapmak isterken mevzu beynimin kıvrım kıvrım aralarında nasıl oldu da çok telaşla kızartmak istediğim tavuktan çağın beni zorla telaş ettirdiği gerçeğine geldi bilmiyorum. bir çıtır tavuk videosu açıyorum ve altında onlarca beni cezbedecek video daha..alt tarafı googledan bir terlik çorap cart curt bakıyoruz en az 1 hafta benzerlerinin reklamı ekranımda. ona da bak buna da bak.. neyle ilgileniyosak onun videoları aklımızı okur gibi, biz aramadan ekranımızda. bunu da izle onu da izle aa sana nide 10’ar saniye ileri alma tuşu yağtık vaktin yoksa bile izle .. kalan kısacık vakitte telaşla kızaran tavuk beni telaş çağının gerçeğine hapsetti.. daha doğrusu huzursuzluğuna.. markette önümüzde poşetini 1 saniyede açamayan insana dahi tahammülümüz kalmadı. bu bi telaş çağı. bizi sabırsız ve telaşlı yapmak için devasa bir sistem çalışmakta. telfnu ele aldığımız anda saatlerve bırakamıyoruz. bu Bizim suçumuz değil. bunun böyle işlemesi için onlarca farklı bilim dalı bir masanın etrafına toplanıp insan zihnin nası çelineceği, beynimizin ödül ceza sitemi, akla gelecek birçok farklı disiplin bizi ekran başında daha fazla tutmak için çalışıyo. aslında birazda telaş aileden yerleşiyor yen i yeni modern çağın ailelerinde çocuklar mübarek mehdiymiş gibi onlardan insanlığı kurtarması fizik kanunlarına yeni formüller eklemesi falan bekleniyor. bale de yapsın 3 dil öprensin enstrüman çalsın spor dalında madalya da alsın . sayısalı full çeksin. haa kodlama da yapsın. akabinde ne yazıkki çocukluğunu yaşayamıyorlar. ondan beklenen onlarca şeyi yerine getirmek için telaş içinde çürüyor. hayatın yolculuk olduğunu unutturdular bize. haldır haldır bize varmamız gereken haz noktasına ulaşmamız için gösterilen npktaya koşuyoruz. şu seminer şu kurs şu dizi şu iş bu iş hepsi yapılmak zorunda. kontrol mekanizması olmak zorundalığımız büyük yanılgı. ama farkedrmiyoruz buna bile fıtsat tanımıyor bu çağ. 24 saat kimseye yetmiyor. 25 olsa da yetmeyecek.. tüm bunların ortak paydasında altında yatan önemli sebep ve bileşen şüphesiz teknoloji. elimdeki, elindeki o cezbedici alet. sebebini bilmediğimiz bir telaşın kölesiyiz. gün için ordan oraya koşup gün sonunda hiçbirşey yapmamışlık hissi.. sizde de oluyodur. bişeyler oluyo ve ben onları kaçırıyorum anksiyetesi ile uykuya yenik düşene kadar ekrana bakıyoruz. haa haklıyız beş dakika twitter’a bakmayonca kaç bakan değişti acaba diye de merak ediyoeuz haliyle..haddim değil tavsiye ama düstur edinidğim şeyi diyeyim. dünya benden ibaret değil. kateilyonlarca parametre değişken var ve hiçbirini kontrol edemeyeveğimi biliyorum. Hiçbirşeyin zahmetine girmeden yaşamaya çalışacağımız hayat, bizi zahmete girenlere birgün muhtaç bırakacaktır bunu da biliyorum. sabır bekleyebilme yeteneği değil. beklerken hangi tavrı gösterdiğşndir demiş birisi kim demiş unuttum. tuş kilidine basıp en yakınındaki insanla, boşlukta dönüp duran mavi topçuk olan dünyada ne aradığını konuşmak lazım. niche nin dediği gibi. bir kere uyandın mı sonsuza dek uyanık kalacaksın . benden bu gezegene kocaman bi günaydın..
dünya avcumun içinde ve o dünyayı benim istediklerim, hayallerim ve doğrularım yönetiyor.bir yanım tutsak olsa da doğal olarak , bir yanım daima kuşlar gibi özgürdür artık. eğer kuralalrı tam olarak benimsediysem , (ki cevabım evet ) dilediğim gibi yönetebilirim hayatımı. keza içerimde ne varsa dışarıma da o tezahür ediyor .Ve unutmuyorum , bu içeriden dışarıya bir yolculuk. varılacak yerim yok, sadece yolum var..eklemeliyim ki, bu spiritüalizm dünyasında derinleştikçe , hiçbirşeye mahkum değilim .saddce kendimle çalışmam gerekmekte.yeter ki, başkasını , başkalarını, dış dünyadan bana bakanları , beni sevmelerine ikna etmek yerine , gerçek sevginin duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarımın karşılandığı bir alan olduğunu öğrendiğim yaşımla tanışıyorum ..sevmek ve sevilmek uğruna kendi hayatımdan vazgeçmek denen kurban bilincini terkettiğim bir devranın sularına bıraktım kendimi .kendi güzelliğimi (manen ve ulvi ) nehirde izlerken yok olup gidecek bir kişi yada kişilerin yolculuğuna eşlik etmek yerine, kendimi saygı ve sevgiyle kucaklayacak bir yol bulmayı hedefledim ve artık biliyorum ki bu nehrin suyunda pek çok insan boğulsa da , bir çoğu da yüzmeyi öğrendi..kontrolün avcumda olduğu gerçeğini deli gibi savunuyorum. .ve aydınlanmanın ön koşulu şu idi: önce , herşeyden ve herkesten önce , kendim için gerekli olan gördüğüm şeyi yapan tuğçe gelmeli. .seçtiğim yolculuğuma tek başıma çıktım . ve bu yolculuğun onuru eşzamanlı olarak çevremdeki insanlara aktarılacağının farkındayım .sartre nin dediği gibi. herkes , kendi seçimidir.ben de, seçimimi değişerek varlığıma tezahür eden o ulvi iyi histe kalma anlarını biriktirmeye adıyorum kendimi.ve tabiki gelişmeye .lafın özü; çırpınmayan kuşa gökyüzü verilmiyormuş.
gözleri açık ölmüş bir kuşta senin öğretmenindir..
bugüne dek öğretenler gibi kuş da hala eğitime devam ediyordur.
peki ben gözlerim açık mı gideceğim?
tüm hayallerimi tüm hedeflerimi bir bir gerçekleştireceğim..,
tüm öz benliğimdeki Tuğçeye , hani o zamanı çöp zanneden ,
sanki üç ömrü varmışcasına, boşa ömür harcayan bilinci kapalı tuğçeye,
namütenahi bir saygı ile..
bir kuş evet doğru yoldasın dercesine dağda önüme çıktıysa.
aldım kabul ettim ..
Sorarsın ya bazen kapatıp gözlerini usulca dünyaya,
Bu asiliğin bahanesini.
Nereye kadar gidersin?
Kuşların kaderle uçtuğu,
Her yağmur tanesini bir meleğin indirdiği,
Yeni doğmuş bebeğe yutkunmayı öğreten,
Çimene yeşili,
Buluta maviyi,
Toprağa doğurganlığı veren…
Ey karıncanın kalbine bile merhameti indiren,
Görünmezi gören,
Bilinmezi bilen,
Göğe, çarkı feleğe süreyya’ya yıldızlara kainata sığmayıp,
Bir garibin kalbine giren…
Duy sesimi !
İşte bu benim…
İşte ben!
Her şeyden sonra ve her şeyin başında,
Kapı aralığında mahçubum, utanıyorum aslında.
Vermeyi istemeseydin, istemeyi vermezdin.
Geldim…
Bırakma beni…
Hepsi yalan söyledi.
İsyansa isyan ettim,
Nisyansa unuttum her seferinde seni…
Düştüm…
Bırakma beni,
Bırakma beni,
Bırakma beni…
İbrahim Sadri
İnsan…Bir fasulye iken, içi dışı elle
tutulan tutulmayan onlarca şeyle dolu varlık olduk.Ve yine yaratılmışın en
hünerlisi yalan ve riya yapabilme özelliği olan insana dair değil mi?şu
fasulyeye bakar mısnız? Kuran ezberimde değil ama bazı ayetler mıh gibi
aklımda kalır bazen okuduğumda.bir tanesin de , infitar suresinde
”O Allah’ki seni, (yoktan ) yarattı , düzenledi,ölçülü bir biçim verdi” ayeti
geçiyor. Sahi peki bu hale nasıl geliyoruz?birilerii mi getiriyor..eğiten
anneler mi? eğitilmemiş babalar mı? her bir yeni çağ yeni insan tipi mi sunuyor
yeryüzüne? şimdi de elon musk sarmış heryanı.kitabının adı ise ”geleceği inşa
eden adam…”nasıl ürkütücü..aslında adamın neler hazırladığını öğrense her
bir anne çocuğunun gelecekte karşılaşacakları için kaygı duyardı..oğlunu
incecik bir kumaş parçasına kundağa sardığı sade naif normal bir kesimden
insanmış gibi çekilen fotoğrafını görmüşsünüzdür.oğluna verdiği telafuz bile
edemediğimiz iismi ise geleceğin yaşam şeklini anlatıyormuş.peki bu
en tepedekiler bize ne yapıyırla r da biz partiler görsel şölenler tüketim
manyaklığı içinde mutsuz birer insan yığını haline geliyoruz?değerler eğitimi
denen şey 2005 ve sonrası birçok gencin henüz hiç duymadığı
bilmediği bir terim bile olabilir.aslında vatan millet özümüz imanımız
denince aslında mücadele etmek zorunda olan bizlerdik..ne yazık ki bir davamız
yok. ..gençlerimizin elinde iyiliğe bilgeliğe ilim irfana kullanmadıkları
teelefoları ile haşır neşir halde her bi fasulye bilinmeyen zaman
dilimlerine doğru hızla ilerliyor ..hergün ekranlarda izleyip
durduğumuz aile sevgili nişanlı platonik ahlaksız ilişkilerin çeşitli cinayet
haberleri , katliama uğratan ve uğrayanların yaşına gelince bilinçaltlarında
normalleşmiş birer davranış olarak birçoğunda ortaya çıkacak bbu kesin..medya
imparatorlarının da ekranlara reyting hırsı hizmeti ile tabi..sevgi ne
onu bilemiyoruz belki de .birşeyleri hep zannediyoruz..şiddeti sevgi sanan o
kadar çok bilinçsiz insanlarız belki de.
hatta eş sevgili olarak hayatınızın odağındadır bu insanlar
siz hiçbir zaman anlamazsınız neyin içinde oldğunuzun…ekranlarda bir bir
yitip giden hikayeler hep sevgi zannedilen şeylerle başlamıştır belki
de.Örneğin ne hissettiğinize ve nasıl davranmanız gerektiğine o karar verir.
Kontrolcü ve tahakkümcüdür. Sürekli eleştirir. Zayıf yönleriniz, hatalarınız ve
son derece insani olan tüm başarısızlıklarınız karşısında sizi utandırır. Güçlü
yönlerinizi baskılayarak bir kurban konumunda kalmanız için çabalar. Geçmişte
yaşadığı başka ilişkileriyle sizi kıyaslar. Başkalarıyla flört eder hatta
aldatır. Küçük düşürür. Aşağılar. Sorumluluk almaz. Arkadaşlarla birlikteyken
farklı, çok zarif, anlayışlı, olgun biri gibi davranır. İkiniz yalnızken
içinden başka bir insan çıkar, daha doğrusu özü. Aranızdaki sorunlar nedeniyle
sizi suçlar. Olanların sizin suçunuz olduğunu söyler. Hatta duygusal
manipülasyon teknikleri kullanarak sizin bir ruhsal probleminiz olduğunu size
inandırarak kendinizden şüphe etmenizi, gittikçe çaresiz ve aciz bir konuma
girmenizi sağlar. Kıskançlık yapar. Buluttan nem kapar. Sizi yalnızlaştırır.
Başkalarıyla görüşmenizi engelleyerek aileniz ve arkadaşlarınızdan
uzaklaştırır. Böylece yardım almanızı zorlaştırır. Uyguladığı tüm şiddeti inkâr
eder. Ayrılmaya kalkıştığınızda kendisini ya da sizi öldürmekle tehdit eder.
Sonra geçici bir süreyle size çok farklı ve çok iyi davranmaya başlar. Sözler
verir, vaatler de bulunur. Sizi geri döndürmeyi başardığında bir süre sonra
tekrar eski haline döner. Bu kez daha fazla bir baskıyla daha büyük bir güç
gösterisi yapar. Bu süreç daima yukarı doğru çıkan bir sarmaldır.bu hep aynı
kısır döngü içinde döner durur.bilinci açılana geçmiş olsun..bilinci açılmayan
her şiddet mağduru (erkek kadın çocuk farketmez ) bulunduğu yerden kaçmadıkça
sonları 3. sayfa haberidir ne yazıkki..
tutulan tutulmayan onlarca şeyle dolu varlık olduk.Ve yine yaratılmışın en
hünerlisi yalan ve riya yapabilme özelliği olan insana dair değil mi?şu
fasulyeye bakar mısnız? Kuran ezberimde değil ama bazı ayetler mıh gibi
aklımda kalır bazen okuduğumda.bir tanesin de , infitar suresinde
”O Allah’ki seni, (yoktan ) yarattı , düzenledi,ölçülü bir biçim verdi” ayeti
geçiyor. Sahi peki bu hale nasıl geliyoruz?birilerii mi getiriyor..eğiten
anneler mi? eğitilmemiş babalar mı? her bir yeni çağ yeni insan tipi mi sunuyor
yeryüzüne? şimdi de elon musk sarmış heryanı.kitabının adı ise ”geleceği inşa
eden adam…”nasıl ürkütücü..aslında adamın neler hazırladığını öğrense her
bir anne çocuğunun gelecekte karşılaşacakları için kaygı duyardı..oğlunu
incecik bir kumaş parçasına kundağa sardığı sade naif normal bir kesimden
insanmış gibi çekilen fotoğrafını görmüşsünüzdür.oğluna verdiği telafuz bile
edemediğimiz iismi ise geleceğin yaşam şeklini anlatıyormuş.peki bu
en tepedekiler bize ne yapıyırla r da biz partiler görsel şölenler tüketim
manyaklığı içinde mutsuz birer insan yığını haline geliyoruz?değerler eğitimi
denen şey 2005 ve sonrası birçok gencin henüz hiç duymadığı
bilmediği bir terim bile olabilir.aslında vatan millet özümüz imanımız
denince aslında mücadele etmek zorunda olan bizlerdik..ne yazık ki bir davamız
yok. ..gençlerimizin elinde iyiliğe bilgeliğe ilim irfana kullanmadıkları
teelefoları ile haşır neşir halde her bi fasulye bilinmeyen zaman
dilimlerine doğru hızla ilerliyor ..hergün ekranlarda izleyip
durduğumuz aile sevgili nişanlı platonik ahlaksız ilişkilerin çeşitli cinayet
haberleri , katliama uğratan ve uğrayanların yaşına gelince bilinçaltlarında
normalleşmiş birer davranış olarak birçoğunda ortaya çıkacak bbu kesin..medya
imparatorlarının da ekranlara reyting hırsı hizmeti ile tabi..sevgi ne
onu bilemiyoruz belki de .birşeyleri hep zannediyoruz..şiddeti sevgi sanan o
kadar çok bilinçsiz insanlarız belki de.
Şiddet diğer suçlar gibi
bedeli ödenmediği müddetçe devam eder. Şiddet uygulayandan uzaklaşmak onun
ödeyeceği bir bedeldir. Şiddete uğrayan şiddet uygulayanı yeterince sabrederek
düzeltebileceği, yeterince çabalayarak tedavi edebileceği, hatta onu sevgisiyle
değiştirebileceği gibi son derece imkânsız yollarla zaman kaybetmektir …
fasulye iken bunları
öğrensek keşke….ama düşe kalka öğrenmek hayatın gerçeği..hatalarımızı
boynumuzda elmas kolye misali taşımak lazım belki de ..aldığımız dersleri hiç
unutmamak kaydı ile.. madem ki insan verdiği kararların ürünü olan bir hayat
yaşar, o halde en büyük hedef annelerin oğullarını ve kızlarını iyi bir ahlak
önderliğinde , bir çocuğa kazandırılacak en kritik becerilerden biri olan , hem
de hayatının her döneminde ona en iyi yoldaş olacak olan ” karar verme
becerisi” olabilir..olmalıdır..ya da olsun lütfen …
Cümlelerime sayın bakanıma seslenerek başlamak istiyorum. Siyasetçisinden okul müdürüne, öğretmeninden öğrencisine herkesin kafasında aynı deli soru. Yeni eğitim-öğretim yılının nasıl olacağına dair herkes (aslında en çok torun bakan nineler dedeler) ciddi bir sorunsalın içinde gibi hissediyor artık. Evden pc başında eğitime devam edilecekse, annelere birer altın kaplama huni lütfen sayın Ziya Selçuk..Ortalama 80 senelik ömrümüzde bize mi denk geldi bu korona demediğimiz gün yok hemen hemen. Önceleri 30 sene olan ömrün 75, 80 e çıkması , gelişen modern tıbbın bir mucizesi gibi gözüküyor biz 20.yüzyıl milletine ama aslında öyle değilmiş,. sırf modern tuvalet ve kanalizasyon sistemlerinin icadı ortalama insan ömrünü uzatmış. Hastalıkların yayılmasını durdurup otomatik olarak uzun yaşamaya başlamış millet. Hiç akla gelirmiydi ” hastalık nası son bulur” un cevabının tuvalet sisteminin olacağı. Allah aşkına şu günlere de Bi çare bulunsun artık. O pc başındaki ders bitene kadar öğretmenden veliye çocuunuza bişe diyin dersi dinlesin, kontrol edin bakalım masasında mı gibi korku dolu mesajlardan artık işyerinde işlerimize odaklanamaz olduk.öğretmenler de Bi okadar müzdarip . Beden dili ile zor durdurdukları yeni moda hiperaktif çocukları kameradan nasıl zaptedecekler? Kimbilir bide üst gömlek alt pijama falan . Kafalar allak bullak 😫Elon musk sen bari Bi el at şu işe ya. İllâ nazi disiplini ile robotlaştırmamız mı lazım bu ergenleri ? Bi çip mip bişe takacaksan tak da şu koronaya denk gelen derslerden muaf sayılsın şu sabiler 🙄. Peki şaka bir yana , butunleyici kapsayici bir sekilde tum cocuklari nasil kurtarabiliriz? Cevap yok 😢 TV de instagramda orda burda bilirkişiler, Evde eğitim, doğru yapıldığında mevcut yapının senelerce önüne geçebilir, genç bireyi dogmatik manipülasyondan uzak tutarak ifade özgürlüğünü ve yaratıcı düşünceyi yeşertebilir diyorlar ama biz namütenahi bir korku ile derin bir iç çekerek ” hayırlısı” diyoruz. Az daha devam ederse “Açın arkadaş okulu açın açın 😢😢 illa huni takıp meydana mı inelim 😢” diye isyan çıkması çok olası.. kuş tüyüne gelirsek. Leyleği havada görmedim ama, bu pazar dağ gezisinde türünü bilmediğim bir kuş tüylerini başımdan aşağı salıverdi süzüle süzüle şahane bir duydu idi . Havada yakalar yakalamaz eve getirdim güzelim kuşun saldığı tüyleri ❤️❤️ benim için baş aşağı salınan gül yapraklarından bin kat değerli ve anlamlı idi. Neyse ki Çok şükür şanslı günümdeydim, tepemden aşağı başka şeyler salmadı kuş. 🙄🙄🙄 Okul serzenişinden kuş tüyüne nası geldi laf ben de bilmiyorum. Kadın çenesi Lak lak işte…🙈
İşte korktuğumuz başımıza geldi bir yudum deniz suyu yutamadan, bir sakin koyda kulaç atamadan, kuzucuktan “anneee sen girince su taşıyooor” narası ile şen kahkahasını duyamadan gitti 2020 yazı! Sadece biz miydik virüs ha virüs diye yerinden kıpırdamayan sorgular oldum şimdi 🙄🙄 işte çıktı geldi Kış ! Hiç utanmadan hemde. Ayaklara çorabı çekip bir film açıp tonla çekirdek yerken, tüm sene boyunca evde kös kös oturup yenecekler ve izlenecekler listesini de yaptıktan sonraaaa , 2021 yazında salt gidilecek koylar, kalınacak oteller, kalınacak kamplar listesi yapacağız biz kuzumla . Çok kızgınız biz kuzumla.. Alacağın olsun 2020 yazı! Bekle bizi kızımla! Attığın kazığın acısını çıkacağız 2020 yazı !
Yorum Bırak